“Yetenek Yönetimi” yaklaşımı küresel eğilimlere paralel olarak gelecek yıllarda Türkiye’de de daha çok konuşulacak. Yetenek tespiti ve gelişiminde gelişmiş ülkeler ile kıyasladığında yetersiz kalan Türkiye’nin acilen bu alanda eğitim stratejisi belirlemesi gerekiyor. Dinçer Atlı, okullarda yetenek gelişimini destekleyen bir kültürün de oluşturulmasının önemli ve gerekliliğine dikkat çekiyor.Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Dinçer Atlı, yetenek yönetimini başta rekabette öne çıkmak isteyen işletmeler olmak üzere eğitim kurumlarının da dikkate almak zorunda olduklarını belirterek, rekabette fark yaratan ve kopyalanması en önemli güç faktörünün insan yetenekleri olduğuna dikkat çekiyor.
Bu alanda öncelikle ülke çapında bir stratejik plana ve politikaya ihtiyaç duyulduğunu dile getiren Atlı, batının 1957’de Sovyetler Birliği’nin ilk uzay aracı Sputnik’i fırlatmasının ardından geri kalmamak için üstu¨n yetenekli çocukların tespiti, tanımlanması ve eğitimi ile ilgili önemli bir atağı başlattığını söylüyor.

Yrd. Doç. Dr. Dinçer Atlı, ABD’nin ise 1970’lerin başından itibaren bir yetenek tespiti ve yetiştirilmesi konusunu bir ülke stratejisi olarak benimsediğini dile getirerek, “Türkiye, yetenek tespiti ve gelişimi konusundaki çalışmalarda gelişmiş ülkeler ile kıyasladığında yetersiz kalıyor. Bu nedenle ülkemiz için acilen bir yetenek yönetimi eğitim stratejisi belirlenmeli ve eğitimin her aşamasında konu sistematik olarak uygulama alanı bulmalıdır” diye konuştu.

Aile, eğitim kurumu ve şirketlere de sorumluluk düşüyor
Yetenek keşfi ve yönetiminde ailelere, eğitim kurumlarına ve şirketlere de önemli roller düştüğünü vurgulayan Atlı, şunları kaydetti:
“Yetenek yönetiminde ilk aşama yeteneğin tespiti ve belirlenmesidir. Bu konuda öncelikle ailenin çocuğu fark etmesi ve uygun eğitim kurumlarına yönlendirmesi önemli. Bu süreçte eğitim kurumlarına da büyük sorumluluk düşüyor. Öğrencinin yüksek performans sergileyebileceği, kendisini serbestçe ifade edebileceği, yeteneklerini gösterebileceği fiziksel ve sosyal ortamın sağlanması ve üniversitenin bir yetenek havuzunun oluşturularak gelecek vaat eden öğrencilere daha fazla odaklanan bir yaklaşım sergilemesi gerekiyor. Bu yaklaşım özellikle üniversiteler için yüksek performanslı ve sürdürülebilir bir eğitimin ve akademik hayatın da anahtarını oluşturuyor.”

Öğrencilerin yetenek tespitinde potansiyel ve performasın iki önemli faktör olarak karşımıza çıktığını aktaran Yrd. Doç. Dr. Dinçer Atlı, potansiyel tespiti açısından psikometrik test ve mülakatlar ile öğretim üyelerinden oluşan bir komitenin öğrencinin ders haricindeki sosyal yaşamı ve başarılarını da dikkate alınarak bir değerlendirme yapmasının önemine işaret ediyor. Atlı, üniversitede ikinci yıldan itibaren seçilen öğrencilerin bir yetenek havuzuna alınarak sınıflandırıldığını ve gelecek için koçluk ve mentörlük desteğinden yararlandırıldığını kaydediyor.
Okullarda yetenek gelişimini destekleyen kültür oluşturulmalı!

“Okullardaki yetenek havuzunda yer alan öğrencilere yönelik bakış açısındaki önemli bir nokta da öğrencinin mevcut performansının gelecekteki başarının temel belirleyicisi olmayabileceğini anlamakla başlıyor” diyen Atlı, özellikle okul başarısının hayattaki başarı ile her zaman paralel gitmeyebileceğinin altını çiziyor. Atlı, konuşmasını şöyle sürdürüyor:

“Burada önemli olan nokta kişinin potansiyeli fark edebilmek ve kişinin potansiyelinin nasıl performansa çevrilebileceği ve performansın nasıl bir katma değere dönüşebileceği konusunda destek verebilmektir. Bu açıdan okullarda yetenek gelişimini destekleyen bir kültür oluşturulması önemli ve gerekli. Çünkü öğrencilerin yetenek tespiti ve gelişimi stratejik olarak ele alınması gereken uzun soluklu bir süreçtir. Yeteneğe stratejik yaklaşım ise kısa ve orta vadeli operasyonel kararlarla desteklenmelidir. Böylece üniversitede markasına hizmet edecek geleceğin liderlerini yetiştiren bir kurum kültürü zaman içerisinde oluşabilsin.”

Milliyet