Okulların açılmasıyla birlikte sorunlar da başlıyor. Okula yeni başlayan çocukların ödev yapmama konusundaki dirençleri çoğu zaman ebeveyn ve öğretmenleri zor durumda bırakıyor. Üsküdar Üniversitesi Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, yaşanabilecek sorunları aşma konusunda önemli ipuçları verdi.

Hata zinciri, ebeveynin ‘çocuğum ödevini yapsın derslerinde başarılı olsun’ kaygısından dolayı, verilen ödevi çocuğa bir külfet gibi algılatmasında başlıyor. Bu sorunu halletmenin bir kısmı öğretmenin sağduyusuna bir kısmı ise ebeveynin göstereceği özene bağlıdır.

Çocuğa ödev yapmayı sevdirmek için öncelikle çocuğun nasıl bir öğrenme modeline sahip olduğunun bilinmesi gerekir.

Ödev korku nesnesi haline getirilmemelidir. Çocuk için ödev=korku ise çocuk ödevden de okuldan da soğur.

Ödev konusunda öğretmenler de duyarlı olmalıdır. Verilen ödevler bütünleştirici, konunun anlamına yardımcı, çocuğu sıkmadan merak uyandırarak mahiyette az ama öz olursa çocuk için daha faydalı olur.

İdeal Öğretmen Modeli

Çok başarılı bir öğretmen emekli olurken, genç meslektaşı kendisine başarısını neye borçlu olduğunu sormuş ve şu cevabı almıştı: “Öğrencinin başarılı olabilmesi için dersi sevmesi, dersi sevebilmesi için öğretmeni sevmesi, öğretmeni sevebilmesi için de öğretmenin öğrenciyi sevmesi gerekir. Öğrenciyi seversen ona öğretmek daha kolay olur.”

Öğretmen öğrenciye sevgiyle yaklaştığı zaman, çocuğun beyni öğrenmeyle ilgili bir mutluluk kimyasalı salgılar ve öğrenme kalıcı hale gelir.

Öğrenciyi azarlayan, aşağılayan, hata yaptığı zaman yerin dibine sokan, arkadaşları arasında küçük düşüren öğretmen, bu çağın öğretmeni olamaz!

Ailelerin Yaptığı Eğitim Hataları

Çocuk okuldan gelir gelmez onu dersin başına oturtmaya zorlamak. Dinlenmesi için hiç fırsat vermeden, hemen ödev yapmaya zorlanan çocuğun ödeve karşı antipati duymasına neden olur.

Çocuk hiç dinlenmeden ödeve başlatılırsa ödevden de oyundan da bir tat alamaz. Hâlbuki çocuk okuldan geldikten sonra belli bir süre serbest bırakılırsa, rahat bir nefes alsa daha verimli bir çalışma yapacaktır.

Sürekli ders çalış diyen bir anne varsa, çocuk annesini gördüğü zaman sadece ders çalışma zorunluluğunu hatırlar. Dersteki zayıflık bir şekilde telafi edilir fakat anneyle çocuğun ilişkisi bozulursa düzeltmesi zor olur.

Çocuğun hayatı planlı olmalıdır. Okuldan sonra belli bir süreyi oyun ve dinlenmeyle geçirmeli ardından ders çalışmalıdır. Aileler bu saatleri belirleyip çocuğun buna riayet etmesini sağlamalıdır.

Çocuk sadece bilgi yığını değil, hayat becerisi de öğrenmeli!

Çocuk ders çalışırken ödevin konusunun yanı sıra hayatı, ders çalışma metodunu, disiplinli olmayı, zorluklara dayanmayı öğrenmelidir.

Çocuğa güven duygusunun eşlik ettiği bir sorumluluk duygusu kazandırmak gerekir. Aksi halde sadece itaati öğrenir. Hâlbuki çocuk bireysel yaratıcılık, sorun çözme, insanlarla iletişim kurabilme gibi beceriler kazanmalı, sadece kurallara uyan, otoriteye itaat eden bir insan yetişmemelidir. Ancak özgür düşünen, farklı olabilen, sorgulayan, yeteneklerini geliştirebilen çocukların yetiştiği bir toplum gelişebilir.

Yüksek başarı beklentisi başarısızlığı getirir! Yapılan hatalardan biri de ailelerin çok yüksek motivasyonlu olmaları ve çocuğa devamlı çok başarılı olmasını beklediklerini hissettirmeleridir.

Yüksek beklenti seviyesine ulaşamayan çocuk, ne yaparsa yapsın ailesini memnun edemez. Bu nedenle; “Nasıl olsa ben annemi ve babamı memnun edemeyeceğim” düşüncesiyle yenilgiyi baştan kabul ederek, hiç çalışmamaya başlar. Aslında yeterince zeki olan çocuk, “yapamam başaramam” duygusuna yenildiği için başarısız olur.

Öğretmen ve aile hep olumsuza; çocuğun hatalarına, başarısızlığına ve kusurlarına odaklanırsa çocuğun kendine güveni zayıflar, çalışma şevki kırılır.

Diyelim ki çocuk karnesini getirdi. Notlarının 7 tanesi iyi 3 tanesi zayıf. Çoğu ailenin yaklaşımı neden 3 tane zayıfının olduğunu sorgulamak olur. Aile bunu her ne kadar iyi niyetle soruyor olsa da farkında olmadan çocuğu ders çalışmaktan soğutur. Oysaki; “Bak şu dersler pekiyi, bunları güzel başarmışsın. Hadi beraber bu 3 dersini de nasıl düzelteceğimizi düşünelim ve bir çözüm bulalım” denirse, çocuğun zihninde; “Annemle babam benim başarılarımı da görebiliyor” algısı oluşur ve dikkatini zayıf derslerini düzeltmeye verir, başarabileceğine inanır ve çözüm üretir.

AYSHA